Özellikle akşam yemeklerinden sonra, bazen de keyif gereği muhabbeti pekiştirmek için Türk Kahvesi içmekteyiz.
Kahvenin yapılışı malum. İyi bir marka, taze çekilmiş kahve olmazsa olmazı.
Geleneksel kahveyi unutun artık
Sonra közde ya da ağır ateş üzerinde bakır cezvede ağır ağır pişirilir, 3 defa kabartıp çekilir. Fazla tekrarlanırsa acılaşır, daha az olursa kahve tanecikleri gıyır gıyır damağa yapışır.
Artık bu pişirme tekniğinin üzerine bir sünger çekin.
Yıllardan beri zevkle içtiğimiz kahvenin yapım yöntemi yeni yeni moda olmaya başladı.
Bundan sonra Türk Kahvesi alışkanlığınız değişecek ve misafirleriniz kahvenize hayran kalacak, kahvenin hatırı da kırk yıldan, kırk yüzyıla çıkacak.
Efendim, işin sırrı porselen fincanda. Fincan illaki porselen olacak, yani ateşte açan çiçekler grubuna dahil olacak. Kütahya porselen veya Güral porselen tercihimizdir.
Fincan, doğrudan ateşin üzerinde pişmekte
Fincana suyu (sıcak veya soğuk olmasına gerek yok), arzu ettiğiniz miktar şekeri ve kahveyi (ben Mehmet Efendi tercih ediyorum ve fincan başına tepeleme 1 çay kaşığı yeterli oluyor, ayarı size kalmış) koyup, kibarca homojen hale gelene kadar karıştırıyorsunuz.
Ocağınızın küçük gözünü kısık ateşte açıp, üzerine fincanın ya da fincanların devrilmemesi için nihalesini koyup, fincanları uygun şekilde yerleştiriyorsunuz.
Muhteşem Köpük, inanılmaz aroma
LPG, CNG, elektrikli ocak, taş, köz, kömür, gürül gürül yanan soba üzeri, hepsi de kabulumuz, hepsi de olur.
Genel uygulama, yavaş ateşte köpürmeye başladığı anda alınıp servis yapılması. Ancak siz üç defa köpürterek kahvenin tamamen kremalaşmasını sağlayın. Fazla bırakmayın acılaşır, erken alırsanız da ağzınızda pütürleri hissedersiniz.
Aman dikkat! Hemen höpürtmeye başlamayın. Birkaç gün dudağınızın acısını çekersiniz.
Afiyet olsun